Çok yazmak istedim de hep bu aralar yazmasam iyi olur dedim
kendime…
Ama geçenlerde yine tuhaf bir kitap geçti elime dayanamadım;
Kaplumbağalar üzerine…
Bunu sana anlatmalıyım çünkü yok senden başka anlatacağım
biri…
Orada geçiyor;
Bir İngiliz etnoğrafla bir Hintli rehber arasında…
Şu konuşma:
Hintli : Tüm dünyayı bir kaplumbağa taşıyor sırtında aslında…
biz hindu kozmonolojisine göre buna inanırız.
İngiliz : peki
kaplumbağayı sırtında kim taşıyor?
Hintli : işte sahip ondan sonrası hep kaplumbağa.
Adamın yani Craig Stephenson’un bu incelemesini okurken hep
düşündüm , bütün o kaplumbağa mitlerindeki rahatsız ediciliği; kaplumbağa
hakkaten tuhaf bir hayvan düşününce… huyuyla, kabuğuyla, doğadaki duruşuyla...
"kaplumbağanın kabuğu en büyük avantajı olmanın yanı sıra en büyük yüküdür." diyor.
kabuğu taşımanın paradoksallığı...
ama yine de insandan tuhafı da yok tabi.
kabuğu taşımanın paradoksallığı...
ama yine de insandan tuhafı da yok tabi.
Mesela kar yağarken hep şunu dinledim; ne oluyordu da bin
sekizyüzlerin sonlarına doğru çaykovskiye de, böyle şeyler üretebiliyordu?
işte terapide geçen gün; kareden daire yapamayacağımı
söyleseniz belki de herşey çözülecek dedim, yine boş boş baktı bana. Yakında yine
yola çıkacağım bu defa biraz daha iyi bildiğim bir uzağa…
İyisindir diye umut ediyorum
Sevgiler
Jane
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder