Sana yazmak için biraz mutlu hissetmeyi bekledim;
bekledikçe
de bekliyor insan; rehavet öyle bişey.
Üstünde “Happiness is home made” yazan kavanozlar aldım. Çok
saçma ama “mutluluk dediğin ev yapımı bişeydir” diye çevirdim hoşuma gitti. İçine
bi de marmelat filan yapıp koysam süper müper olabilir.
Biyer rüzgarlıysa; epey rüzgarlıysa yağmur kalıcı olmuyor;
sağnak geçiyor. Böyle bir bilgiyi ilkokul çocuğu bile bilirken benim bu duruma bu
kadddar yaşadıktan sonra ayılmam bazen çok korkutuyor beni.
Sana da oluyor mu?
Herşeyi herkesten
daha az biliyormuşum gibi geliyor.
Bazen bu beni depresif de yapıyor.
Bazen de ne bileyim işte iştahlı…
Herşey illüzyon tabi en nihayetinde tek bir bilgi var ve
insanlık sadece onu bilmiyor geri kalan oyalamaca.
Bu mevzulara dalmayacaktım ben başka bişey anlatacaktım sana.
Rüya gördüm yine…
O örtüyü başımın üstüne kadar çekip derin bir nefes
alıyordum rüyamda.
Kokunu bulmaya çalışıyordum. Dışarıda ağaçların yaprakları
hışırdadı.
En çok dokunmak istediğim şey nabzın diye geçiriyordum içimden.
Uzaklaştıkça
daha garip rüyalar görüyorum.
Örtüyü yavaşça yüzümden kaydırdım. Yattığım yerden
görebildiğim kadarıyla ağaçlar da dahil herkes ve herşey yarım yamalak bir
uykudaydı. Sen de…
Ben o yatağın içinden çıkıp çıplak ayaklarımla bassam yere
ve yürüsem verandaya doğru ağaçlar ve sen uyanacaktınız. Çok sıcaktı; ve sen
uyanır uyanmaz bir sigara yakardın. Bense kokunu bulmaya çalışıyordum
sadece. Örtüyü bir kez daha yüzüme çekerek
öylece dalmışım.
Ve sonra bunlar hiç
olmamış gibi baktım yüzüne belki de bakamadım bilemiyorum. Ama rüyalara
inanmayı senden öğrenmiştim. Nabzın
diyorum hala en çok dokunmak istediğim şey.
Ve şimdi bir sürü ağacın hep bir ağızdan hışırdadığı uzak diyar
alacakaranlığında herkes ve herşey yarım yamalak bir uykudayken ve belki sen
dahi; bir kez daha örtüyü yüzüme
çekiyorum. Kokunu neredeyse buluyorum.
Herşey zihnimde.
Belki çok eskidendi.
Sevgiler
Jane
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder