31 Aralık 2015 Perşembe

77. MEKTUP Baby it's cold outside!



Daha önce anlamlı olan herşeyin birden bire anlamsızlaştığı bir yerde olmayı istememin sebebi var ben her ne kadar bu sebebi tam olarak bilmek istediğimden emin olmasam da.
Dedim ki kendi kendime;
Biraz yürürüm ve yorulunca sakin bir yerde oturur bi kahve içerim, bir iki satır bişey yazar, aklımı bişeye takar biraz düşünürüm. Acıkırsam sağlıklı bişeyler yerim; iyi bir su içerim üstüne, minerali filan yerinde. Buraya geldim sonra.
Doğaya öyle romantik bakan biri değilim ben hep çer çöpe, çalılıklara, kurumuş ağaç kabuklarına, çirkin böceklere takılırım çiçeklerden çok. Doğadaki tazelikle çürümüşlüğün bir arada varoluşuna hayran olurum. Ben gerçekten beni anladığını hiç sanmıyorum.
Bu sene yılsonu üşütüklüğü kutlamaları kapsamında en sevdiğim, ama gerçekten en sevdiğim kazağımı bağışladım. Bu beni mutlu eder sanıyordum; etmedi ve aptalca bir şey olduğunu düşünüyorum şimdi. Kendime maddelere anlam yüklememeyi öğretmeye çalışıyorum. Ama ruhumda toplayıcılık var; büyük tezat yaşıyorum.
Burada yılın bu zamanı evlerin pencereleri insanlardan daha süslü; duydum orada da kar yağıyormuş. Havayi fişek de atıyorlar birkaç gündür. Sabah saat 10 gibi de ay vardı gökyüzünde ama şimdi gitti sızdı bayıldı bir yerlerde sanırım.
Henüz bir japon arkadaş bulamadım ama Bangladeşli bir kızla tanıştım. Ona bisiklete binmeyi öğretirsem; o da bana  bengali dilinde bikaç bişey söylemeyi öğretecek. Bir de Bulgar bir arkadaşım var; O çok mutsuz çünkü o bir stil danışmanı ve burada kimse birinden giyinmeyi öğrenmek istemiyor. Herkesin kendi sitili kendine hesabı. Sen ne yapıyorsun diyorlar; hiiç diyorum. Ben bir şey yapmak için gelmemişim bu dünyaya. Gülüyorlar, espiri yaptığımı sanıyorlar.
Bir de doktor yan komşum var; Onunla hiç oturup konuşamadık; çünkü hep bir aceleyle ve saçma sapan saatlerde girip çıkıyor eve. İyi ki doktor olmamışım diyorum onu her gördüğümde. Ama bir ortak noktamızı tespit ettik geçen gün asansörde; aynı pizzacıdan aynı pizzayı sipariş ediyormuşuz.
Kuaförleri sevmiyorum. Alıştığım kuaförün pazar günleri ve geceleri açık olmamasını sevmiyorum. Bazı insanlar evlerine kuaför çağırıyorlarmış duydum ve bu fikirden de nefret ettim. Youtube’dan kendi kırıklarımı almayı kahküllerimi uzadıkça kısaltmayı öğrendim. Ve bu beni mutlu ediyor. Üstelik bu konuda şaşırtıcı derecede yetenekliyim.

Spectre’yi seyrettin mi?
İlk sahnesine bittim; godfather’a göndermeler filan… ama ne boktan film olmuş gerisi. İnsan öyle bir ilk sahne çekip sonra nasıl öyle saçmalar?  Zaten artık kimseyi bulamıyorum bond filmine gidecek ya da starwars’a… Eskiden yalnız sinemaya gitmeyi daha çok severdim ama şimdilerde pek sevmiyorum sanki. Sinema salonları çok sevimsizleşti. Evet kabul daha rahat; ama…

Annemi aramam gerek. Ama buradan olmaz; burası çok sessiz. Biraz gürültü olsun ki dikkati tamamen benim üstümde toplanmasın.

İçimde yakında seni göreceğime dair tuhaf bir his var biliyor musun?

İhtiyarlamış bir yılın son sabahı bir parkta; bir bankta oturmuş bunları yazıyorum ve siyah bir kuş sürüsü bir uzun ağaçtan kalkıp bir diğer uzun ağaca konuyorlar; bunlar karga da değil; bi tuhaf siyah kuşlar. Daha önce görmediğim bir tür. Ağaçların dallarında neredeyse hiç yaprak kalmamış; bütün sürü birlikte hareket ediyor; saysam mı kaç taneler? Her bir çıplak dala biri oturuyor. Çoklar. En az yüz tane varlar; sayıyorum ama, okadar oturmuyorlar, sıkılıp diğer ağaca geçiyorlar tam yarısındayken ben. Benimle kafa mı buluyorlar bilemedim.

Aa güzel bir akşam kızıllığı oluştu şimdi; bir sonraki yılbaşında kendime bir şehre yüksek bir tepeden bakmayı diliyorum.   Sen de bişey dile kendine adettendir.

Sevgiler

jane

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder